Birçok korku vardır ancak bunlar temel olarak tek bir korkudan türemiş filizlerdir, dallarıdır, tek bir ağacın dallarıdırlar. Bu ağacın adı ölümdür. Bu korkunun ölümle ilgili olduğunun farkında olmayabilirsin ama her korku ölümle bağlantılıdır.
Korku sadece bir gölgedir. Şayet iflas etme korkun varsa ölüm korkusu pek görünür olmayabilir ama aslında parasız kalarak ölüme karşı korunmasız kalacağından korkmaktasındır. İnsanlar bir güvence aracı olarak para tutar ama herkes ölümden kurtuluşun olmadığını çok iyi bilmektedir. Ama yine de bir şeyler yapmak gerekir. En azından seni meşgul tutar ve kendini meşgul tutmak bir çeşit bilinçsizliktir, bir çeşit uyuşturucudur.
O yüzden, nasıl alkolikler varsa, bir de işkolikler vardır. Kendilerini sürekli bir işle meşgul ederler; iş yapmaktan vazgeçemezler. Tatiller korku verir; sessiz oturamazlar. O sabah üç kere okumuş oldukları gazeteyi tekrar okurlar. Sürekli meşgul olmak isterler çünkü bu sayede ölümle aralarına bir perde çekmiş olurlar. Ama özüne bakıldığı zaman, tek korku sadece ölümdür.
Diğer bütün korkuların sadece birer dal olduğunu anlamak önemlidir çünkü ancak o zaman kök hakkında bir şey yapabilirsin. Eğer temel korku ölümse, seni korkusuz kılacak tek şey içindeki ölümsüz bilincin farkına varacağın bir deneyimdir. Başka hiçbir şey işe yaramaz. Ne para, ne güç, ne prestij. Ölüme karşı tek sigorta sadece derin bir meditasyon olabilir. Çünkü meditasyon sana bedeninin öleceğini, zihninin öleceğini ama senin beden-zihin yapısından öte bir varlık olduğunu gösterecektir. Senin asıl özün, temel yaşam kaynağın senden önce vardı ve senden sonra da varolacak. Birçok biçime girdi, birçok şekilde evrildi. Ama en baştan beri asla yok olmadı; eğer bir başlangıç varsa. Ve sona kadar da asla yok olmayacak; eğer bir son varsa. Çünkü ben başlangıca ya da sona inanmıyorum.
Eğer ölüm anında bir yapışma yoksa, hayatını tek bir dakika bile uzatma arzusu yoksa, bilincin açık olarak ölürsün; çünkü doğanın seni bayıltmaya ya da bir komaya zorlamaya ihtiyacı kalmaz. Bilincin açık ölürsün ve bütün geçmişini anımsarsın. Yaptığın her şeyin ne kadar aptalca ve anlamsız olduğunu görürsün.
Arzular tatmin edildi... ne kazandın? Arzular tatmin edilmedi ve acı çektin, peki ama tatmin edildikleri zaman ne kazandın? Bu senin her zaman kaybettiğin garip bir oyun, kazanıp kazanmaman hiçbir şey değiştirmiyor.
Zevklerin birer hiçti, sadece su üstüne atılan imzalar gibiydi. Acıların ise mermer üzerine kazınmıştı. Ve bütün bu acıları, suya atılacak imzalar için çekmişsin. Hayatın boyunca uğruna çok acı çektiğin bütün o küçük zevkler, şimdi bu yükseklikten, bütün hayat vadisini görebildiğin bu açıdan bakınca birer oyuncağa benziyor. Başarıların da başarısızlıktı. Başarısızlıklar, tabii ki başarısızlıktı; zevkler ise birer acı çekme dürtüsünden başka bir şey değildi.
Yaşadığın bütün mutluluklar, birer rüyadan başka bir şey değildi. Ellerin boş gidiyorsun. Bütün hayatın bir kısırdöngüden ibaret oldu: Aynı çember üzerinde dönüp dönüp durdun. Ve sonuçta hiçbir şeye ulaşamadın çünkü sürekli çember çizersen nereye ulaşabilirsin ki? Çemberin neresinde olursan ol, hep merkezden aynı mesafede uzak olursun.
Başarı geldi, başarısızlık geldi; zevk geldi, acı geldi; sıkıntılar yaşadın, mutluluklar yaşadın. Her şey bu çemberin üzerinde oluştu ama varlığının merkezi her zaman her noktadan eşit mesafede oldu. Bunu çemberin üzerindeyken görmek zordu; olayların çok içindeydin, onun bir parçasıydın. Ama şimdi, birden hepsi ellerinin arasından kayınca, boşlukta kaldın.
İnsanları ölüm anlarında izle. Onların acısı ölüm değil. Ölümde acı yoktur, hiçbir acı vermez. Aslında çok hoştur; tıpkı derin bir uykuya benzer. Sence derin uyku acı veren bir şey mi? Ama onlar ölümle, derin uykuyla, verdiği zevkle ilgilenmiyor; onları asıl endişelendiren ellerinin arasından kayıp giden bilinenler. Korku tek bir şey anlamına gelir: Bilineni kaybetmek ve bilinmeyene adım atmak.
Cesaret, korkunun tam tersidir.
Her zaman bilineni bırakmaya hazır ol: Hatta bunun için hevesli ol, olgunlaşmasını bile bekleme. Hemen yeni olan bir şeyin üzerine atla; onun yeniliği, tazeliği insanı zaten çeker. O zaman cesaret vardır.
Bu yazının bir sonucu yok maaelesef.Ne yapmamız gerektiğini yazmamış osho amcamız:)Yani korkarak yeni şeyler keşfetmek mi olmalı bizim hayatımız?
YanıtlaSilOnur Bey, yorum sizin tabii...
Sil