Hava sıcaklığı ve nemden bunalmadan rahat rahat gezebiliyorsunuz.
Baharın geldiğini müjdeleyen kır çiçekleri, meyva ağaçlarının rengarenk çiçekleri, masmavi ve doyasıya yeşilin
tadını çıkartabiliyorsunuz...
1631km2 yüzölçümü olan adayı gezebilmek için 2 gün, 1 gece yetersiz... Ama ne yazık ki, sezon dışı zamanlarda, Ayvalık'dan kalkan feribot tarifesi ancak buna elverdi...
Feribot, Midilli (Mytilini) Limanı'na getiriyor ve sonrası size kalmış. Biz, adanın sağ tarafından, yukarı doğru gezmeye başladık ve adanın köyleri ve zeytinlikleri arasından epeyce bir yol aldık. Çoğu tatil yerleri olan sahil kasabalarının çoğu atıl durumdaydı. Ama manzara süperdi...
Adanın üst kısmında bulunan Petra'da biraz zaman geçirdik. Burada biraz olsun hareket vardı. Petra çok otantik
ve şirin bir yerdi.
Petra, tam bir sanat ve kültür mekanı.
Eski taş binaları, tarihi yapısı ve etrafında yeralan tarihi eserler ve doğal güzellikleriyle görülmeye değer...
Petra'yı ziyaret ettikten sonra akşam saatleri başlamak üzere olduğundan, aşağıya doğru yolaldık. Ve adanın 2 içdenizinden, büyük olanı Kalloni Körfezine ulaştık. İç deniz olmasına rağmen, o gün varolan güçlü rüzgardan nasibini almıştı, epeyce dalgalıydı. Ama bunu eğlence fırsatına döndürenler seyredilmeye değerdi gerçekten...
Bu görsel şölenden sonra, Skala Kalonis'e ulaştık ve biraz hareket görünce burada geceyi geçirmeye karar verdik. Bu bölgede bolca İngiliz turist vardı. Pansiyon ve otellerin çoğunluğu kapalıydı. Hemen meydanda kilisenin arkasında güzel ve temiz bir apart bulduk. Fiyatı da oldukça uygundu (1 gece, oda fiyatı 30 Euro).
Skala Kalonis'in bir özelliği ise, büyük filozof Aristoteles'in yaşamının bir kısmını burada geçirmiş ve burada bazı eserlerini ortaya çıkarmış olması. Buna istinaden, meydan da bir de büstü bulunmakta.
Skala Kalonis'de, aile işletmesi olan güzel bir restaurantta (Taverna deniyor) yemeğimizi yiyip, Uzomuzu da içtik. En güzel marka Barbagianni (Varyayanni) olduğunu öğrendik ve bunu denedik. Bizim rakımızdan çok bir farkı yoktu...
Deniz ürünleri gerçekten çok güzel ve Türkiye'ye göre epeyce ucuz..
Ha bir de, sıcak yemek ısmarlamakta aceleci olmayın, gelen mezeler fazlasıyla doyuruyor zaten.
Üzerinde kocaman bir dilim Feta peyniri olan Yunan salatasını ve lakerdayı özellikle tavsiye ederim...
İkinci ve son günümüzde, adanın sol tarafını gezecek vaktimiz kalmadığından, adanın alt ucunda bulunan Plomari'yi de görüp, feribota binmek üzere Midilli'ye gitmeye karar verdik.
Plomari'de de epeyce İngiliz turist vardı. Ama pazar günü olduğu için sadece kafeler açıktı, geri kalan heryer kapalıydı... Büyük hayal kırıklığı oldu. Sanırım yoğun sezonda, pazar günleri de dükkanlar açıktır...
Plomari, pazar günleri hariç, adanın en turistik yerlerinden birisi, bol bol hediyelik eşya mağazası var.
Plomari'de Barbagianni Uzo fabrikası ve satış mağazası bulunuyor, ama ne yazık ki bunlar da kapalıydı :-(
Gittiğiniz sezon uygunsa, Plomari'nin ve civarındaki pırıl pırıl plajlarında suya atlamayı unutmayın...
Plomari'den sonra, ikinci iç deniz olan Ghera Körfezi'nin etrafından dolaşarak, Midilli'ye ulaştık.
Feribota binmeden önce sahil şeridine kurulmuş balık restaurantlardan birinde yemek yedik ama burada yediklerimiz çok hoşumuza gitmedi açıkçası. Bir gece önceki tavernadaki yiyeceklerle ve servisle karşılaştırmayacak kadar farklıydı...
Sadece mekan gayet güzeldi...
Denizin kenarında oturup, tüm körfezi izlemek gerçekten güzeldi...
Sakın bizdeki gibi düşünerek kalamar ısmarlamayın, kayış gibiydi... Belki de sadece bu restaurantta böyleydi, bilemiyorum...
Midilli'de de, tam feribot iskelesinin karşısında bir Uzo üretim ve fabrika satış yeri var.
Eğer gidecek olursanız, 2 günden fazla zaman ayarlamaya çalışın. Deniz mevsimi değilse, 3-4 gün ideal olur. Arabayla gitmenizi de önermem, feribottan iner inmez, karşınızda bir çok rent a car ofisi göreceksiniz. 30 Euro'ya işinizi görecek bir araba kiralamanız daha uygun bence. Motorsikleti önermiyorum, çünkü adanın yolları dar, virajlı ve çok yokuş.
İyi gezmeler :-)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder